22 yaşındayım. Bu ülke ile ilgili mesela 50 yaş üstü kişilerin gördüğü kadar çok şey görmedim belki ama 22 yaşındaki birinin göreceği kadar şeyler gördüm.
Özellikle son dönemlerde bu ülkede çok fazla cahil olduğunu, yaşamaktan ve devletinden beklentisinin karın tokluğu, bir memurluk, ufacık da olsa bir çıkar, bana dokunmayan yılan isterse geleceğimi yok etsin zihniyetinde olduğunu gördüm.
Manşetlerin insanları yönlendirdiğini, gaza getirdiğini, sosyal medyanın olabilecek en ciddi olay ve durumlarda dahi insanların gazını almasında bir araç olduğunu, birbirinin yüzüne söyleyemeyecekleri kelimelerin klavye başında çok rahat söylendiğini gördüm.
Her alanda her bölgede ayrım, ötekileştirme olduğunu ve bunun sürekli dillendirilerek gözümüze sokularak iyice körüklendiğini ve birileri tarafından çok da güzel kullanıldığını gördüm.
Kendi öz kaynaklarını kullanamayan, çağına ayak uyduramayan, üretemeyen, kurtuluşu hep dışarıda arayan, kendi coğrafyasından uzaklaşan, özünü ve geleneklerini sürekli kaybeden bir devlet gördüm.
Türk Milletini ayakta tutan birliğin beraberliğin, dilinin, dininin, bayrağının, askerinin, atalarının, geçmişinin, padişahlarının tartışıldığını ve hatıralarına defalarca saygısızlık edildiğini, Türk Milletini güçlü kılan bu değerlere karşı milletin duyarsızlaştığını gördüm.
Ne yaptıysak kendimiz kendimize yaptık. Dış güçler yalanına inandık. Biz böyle miydik? Geçmişimiz geleceğimize ışık tutacak kadar güçlü değil mi?
Türk Oğuz Beyleri, işitin! Üstte gök çökmedikçe, altta yer denizi delinmedikçe, ilini töreni kim bozabilir?
Ey Türk ulusu! Kendine dön. Seni yükseltmiş Bilge Kağanı’na, özgür ve bağımsız ülkene karşı hata ettin, kötü duruma düşürdün.
Ulusun adı, sanı yok olmasın diye, Türk ulusu için gece uyumadım, gündüz oturmadım. Kardeşim Kül Tigin ve iki Şad ile ölesiye, bitesiye çalıştım…