Sobayla ısınan fakirhanenin içindeki küçük çocuk annesinin, babasının iftihar dolu bakışları arasında çalışmaktadır.

Gayretli, düzenli ve çalışkandır.

Fazlaca da hayalperesttir.

Bir yandan hayal kurarken, bir yandan da hayallerine ulaşacak çalışmalardan geri durmamaktadır.

Annesi, babası onunla gurur duysa da, hayalperestliği onlara biraz da endişe vermektedir.

Ama çocuğun hayallerinde bile bir plan, bir gerçekçilik vardır.

Akranlarından önde, arkadaşlarının önündedir.

Bir basit oyunda bile lider oluverir.

Bir yandan okurken, bir yandan oyunlar oynar.

Ailesi onun varlığından gururlu, hayallerinin büyüklüğünden ve sonuçta yaşayacağı hayalkırıklığından çekincelidir.

Ailesi ileride yaşayacaklarını bildiği için, onu motive edebilmek için vermiştir adını adeta.

Herkes gülücükler içinde oynarken, o hep düşünceli, herkes nükteler yaparken o hep ciddidir.

Bir gün koşar gelir annesine:
– Anne ben futbolcu olacağım. Hem de profesyonel.

Annesi oğlunu kırmak istemez.
– Olursun elbette oğlum.

Derken çocuk ertesi gün gelir annesine:
– Anne ben kaleci olacağım, çok da büyük bir kaleci.

Anne oğlunun hayallerine saygı duysa da ana yüreğidir işte, onca çocuğun da hayallerini süsleyen bu hedeften uzak kalacağını söyleyemez oğluna, içi burulur.

Çocuk gene koşar gelir annesine ertesi gün:
– Anne, ben üniversite okuyacağım.

Anne sevinir ve oğlu sonunda daha gerçekçi ve ele avuca gelir bir hedef koyduğu için mutlu olur.

Ama çocuk rahat durur mu? Yine koşar ertesi gün:
– Anne ben teknik direktör olacağım, hoca olacağım takımlara.

Annenin içi kabarır gene. Hayaller, ah o hayaller.

Bir gün okuldan haber gelir. Öğretmeni görüşmek istemektedir ailesi ile.
Aile gider okula.

Öğretmeni çocuğu çok sevmekte ama çocuğun hayal aleminden çıkamadığını, melankolik olduğunu söylemektedir. Endişelidir.

Çağırırlar çocuğu yanlarına. Öğretmen aileye çocuğun durumunu göstermek için sorar:
– Oğlum anlat bakalım detaylıca hedeflerini, hayallerini.

– Öğretmenim ben önce kaleci olacağım. Sonra Trabzonspor’a transfer olacak, profesyonel olacağım. Üniversite de okuyacağım, öğretmen olacağım. Sonra bir kaleci olarak gol yememe rekorunu kıracağım. Üç takımdan başka bir şampiyon çıkacak, ben onun kaptanlığını yapacağım. Milli takımda oynayacağım. Sonra o güne kadar en çok şampiyonluk görmüş profesyonel futbolculardan biri olacağım. Sonra futbolu bırakınca teknik direktör olacağım. Trabzonspor’u şampiyon yapmak için çalışacak ama şikecilere üç defa mağlup olacağım. Sonra milli takımda kalecilikten sonra hoca olarak da görev yapacağım. Hani ben daha doğduğumda gitmiştik ya dünya kupasına? İşte o kupaya götüreceğim milli takımı ve dünyada ilk üçe sokacağım. Dünyanın en iyi hocası olacağım. Okuyacağım, çalışacağım ve memleketime faydalı olacağım… Doğu’da doğdum, daha da, çok daha uzak doğudan bir daha doğacağım.

Öğretmeni Şenol’u mutsuz etmek istemediği için acıyan bakışlarla çocuğa bakınca, annesi oğlunu savunmaya geçer ve hocasına şöyle der:

– Çocuk aklı işte…

Adam olacak çocuk, hayallerinden bellidir.

Tunga LİMAN / BMN

1 Comment

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.